Sana nasıl sesleneceğimi bilmiyorum. Belki şöyle demeliyim: Ne atan, ne hayıflanan, ne vuran ne de parıldayan kalbin sahibine… Bir azize dönüştürerek kutsadığım geçmiş zaman hatıralarımı silmek mümkün olsa… “Keşke kapıları” kapandı… Senin olaylar karşısındaki hırsını, sevgisizliğini, hiçliğini; üzerinden asla silinmeyecek o atalet tozunu ancak ruhumun kendi evrenine dönünce anlayabildim.... Şimdi bunları okusan biliyorum dönüp vicdanının sargılarını çözüceksin, fakat şunu bil ki bu tek kişilik bir süreçtir... Sen benim dediklerimi anlayamazsın!!!! Ne kendine ne de bana asla dürüst davranmadın, Sen sevmeyi değil yalnızca sevilmeyi arzulayan; bencillerin zavallılığını yansıtan, ne istediğini bilmeyenlerin, şaşkınların sembolüsün… Sen, beni aldatan, bir oyun ve oyalanmaya sürükleyerek riyakârlık eden bir insansın… Aydınlığı karanlıkta arayan, suyun kayadan fışkırmasını uman, çiçeğin çölde açmasını bekleyen ataletin timsalisin… Sen, gözleri kör, körü körüne sürüklenen, saçmalıklara teslim olan yığınların timsalisin…Sen ait olduğun yerlerde; ait olduğun insanlarla yaşa ve bırak anılarımız güzel kalsın... Kaybettiğim nice güzel insanlar adına; azmettirildiğim nice duygular adına; (Pişmanım)
Kazım Koyuncu
13 yıl önce
0 yorum:
Yorum Gönder