Pazartesi, Haziran 28, 2010

Martılara simit attım


Uzun süredir içki içmiyorum ve içki içmem lazım dürtüsüyle kalkıp son paramı biraya yatırıp ne bok yicem lan şimdi diye kara kara düşünüyorum bir herif'in söylediği sözler kulağımda çınlandı yaranın üstüne bir jilet daha atmak,birey olmak,cesaret etmek...falan,filan,falan,filan ne yaptığını merak ettim şimdi ....
Kendi deyişiyle 40 yıllık kalemi ve 40 yıllık duvarlarıyla bir bütün olmuş birşeyler karalıyor olabilme ihtimali yüksektir...Ne olduğunun farkında olmayan bir herif vardı işte o kadar ....
Pozitif düşünce bende 10 günden sonra ciddi anlamda büyük hasarlar yaratıyor...
Zaman,hayat,insanlar,aile,değişim hiç birisi değil özlediğim hatta hiç kimse değil benim özlediğim özlediğim şeyi kestiremeyecek kadar berbat durumdayken insanların kendilerini nasıl kandırdıklarını izleyip eğlendiğim günlerden birindeyim...Onca dayatma,onca ahkam ve onca yalan hepsi bir kutunun içinde bana el sallayan al bizi,koru bizi diye bağıran araçlardan başka hiç bir şey değil...Ne zaman onca şeyin içine girip bu döngüye karışacağımı bilmiyorum tek yapabildiğim penceremden dışarıya bakıp gülümsemek...Hatta gitmeyen birine '' Sende başını alıp gitme ne olur, ne olur tut ellerimi '' diyerekten hüzünlenebilirim, bu kadarını yapabilirim sanırım ...Sonuç olarak yaşıyorum millet burdayım sizleyim görüşmek üzere :)

Çarşamba, Haziran 16, 2010

Pazar Hayali


Kitaplarını okuyan bilir ne kadar etkileyici cümleler kurabildiğini ama bu yazısı bambaşka diye düşünüyorum hepimizin topluca kaçmak ve sığınmak istediği bir yazı pek bir paylaşasım geldi afiyet olsun =) 


Hava bir tuhaf. Hayal kurmaya yönelik bir tutum var havada. Kaçmaya müsait bir bulutluluk.
Bir balkon olsa şimdi. Kimsenin seni tanımadığı bir şehirde. Kahvenin içine konyak kendiliğinden düşse, kocaman bir hırkanın içinde olsan şimdi sen. Bir şeyi terk etmiş olsan. Mesela bir şehri. Mesela kendini, yüzünü filan mesela. Sadece otelin kat görevlisi bilse ismini, sadece tesadüfen. İsminin yanlış telaffuz edildiği bir şehir olsa bu, sen de artık başka bir isme sahip olsan.

Biri gelse...
Üstünde kocaman kocaman giysiler olsa, kocaman bir kazak, kocaman bir pantolon, kocaman çoraplar, iç organlarına kadar ısınmış olsan. İçeride televizyonun sesi açık olsa ve çok güzel müzikler vardır ya, hani günün üzerinde bir buğu yaratan, hayatı photoshop’layan müzikler, onlardan biri çalsa. Bir kitap okuyor olsan. Şöyle kocaman bir şey. Çalışıyor olsan hatta, altını çize çize. Bir şey öğreniyor olsan kitaptan. Koltuk tam sana göre olsa oturduğun, sehpa öyle. Sen tam kendine göre olsan. Bir papatya kadar dengeli.
Tam sen kitabı bitirdiğinde, gözlerin ağrıdığında biraz, kapı çalsa. Uzun zamandır görmediğin, artık aramaya da utandığın biri, seni hiç utandırmadan kapıda dursa. Çok eski bir dost olsa bu. O kadar eski olsa ki arada geçen zamanda ne olup bittiğini konuşmadan sohbet edebilsen. Gülsen gülsen...

Konuşmasan...
Akşam olsa birazcık. Madrid’de mesela jambon dükkânlarından birinde, ayakta şarapla biraz jambon yesen. Tek derdin damağını kesen ekmek kabuğu olsa. İnsanlara baksan, diyelim ki Buenos Aires’te o eski kahvelerden birinde, yüksek tavanlı olarak. Petersburg’da olsan mesela, oteline sarı saçlı bir kız o at arabalarından biriyle götürse seni, beyaz gece uzasa. Uzasa uzasa ve kimse seni merak etmese. Şam’da Hıristiyan Mahallesi’nin ara sokaklarında kaybolsan yürüye yürüye. Hiç konuşmasan kimseyle. Kimse de seninle konuşmaya çalışmasa.
Beyrut’ta akşam olsa, Deny’s barda sana kimse bir şey sormasa. Yüzünden anlasalar ne içeceğini. Gece bastırsa Paris’te, bir çatı katında bir yatağa kıvrılsan. Çinko su borularından güvercinlerin ayak sesleri duyulsa. Camda yağmur izlerini uzatsa, kısa kısa.

Görünmesen...
Çok güzel bir rüya görsen, huzurlu bir şey. Kalabalık olmayan bir rüya. Uyansan uyku bittiği zaman uyansan ama. Denize karşı kahvaltı etsen. Yine konuşmasan kimseyle. Kimse de sana bir soru sormasa.
Böyle kaç gün geçse... Böyle kaç gün geçse insan yeniden konuşmayı ister? Görünmeyi? Nefesinin sesini duyana kadar beklesen. Yatağa başını koyduğunda, yan dönüp kulağın yastığa dayandığında kalp sesini duyarsın ya kendinin. Öyle kaç gece geçse yeniden kalkıp kalabalıklara karışmak ister insan? Sorulara cevap vermeyi?
Kocaman giysilerin olsa üzerinde, iç organlarına kadar ısınmış olsan. Ellerinin kazak kollarının içinde...
Hava bir tuhaf. Hayal kurmaya yönelik bir tutum var havada. Kaçmaya müsait bir bulutluluk.

ECE TEMELKURAN

Pazartesi, Haziran 07, 2010

Günlük işte ...



Özledim bilogumuu mennn =)
Bu aralar bir hareketlenme var hayatımda adostlar abimin düğünü geldi çattı elbise işini hallettik bir tek ayakkabı ve aksesuar kaldı  yahu ne kadar pahalı bu giyim olayları 400-500 den aşağı elbise yok, bu insanlar çok kolay para kazanıyor sanırım anlam veremedim...
Alışveriş merkezi gezmekten anam ağladı ama sonunda buldum hem hesaplı hem şık birşey...
Şu düğün işlerinide oldum olası sevmedim ayrıntılar fazlasıyla sinir bozucu...
Eve pek giremedim bu aralar hareketlenme var dediğim gibi bazı iş görüşmelerine girdim bekliyorum  aylardır kafama uygun bir iş olsun diye şimdide  hepsi bir anda aramaya başladı bu ne perhiz bu ne lahana turşusu allahım azar azar ver hepsini bir anda sindirmek zor oluyor =)
Sabah telefonumun bozulduğunu anladım gece başucuma koyduğum su bir güzel telefonumu sırılsıklam etmiş, şimdi baktım çalışıyor pek bir sevindim...Telefon ve internet olmadan yaşadığım çocukluk anlarımı ne kadar özlesemde teknojinin kolaylığıda yadsınamaz bugün daha net görmüş oldum...
Mısır eşliğinde film izlemeyi özledim şimdi bu özlemimi gidermem lazım bb...
Ps: Mutlu olun =)

 
Real Time Web Analytics